DR. MASAKI KAKU

Ahlakın Esasları

Kas
05

Ahlak her kişide var oldukça, edebi nizam ve inzibat toplumlarda daima yer edecektir. Ahlak kavramı evvela dinlerde mevcudiyet etmiş, uzak doğu coğrafyasında ise felsefe ile cereyan bulmuştur. Konfüçyüs, toplumun müdafi idi. Toplumsal düzen hitabında, mütemadiyen ahlaki yapı ve edebi esaslar terennüm etmiştir. Ahlak, yalnızca terbiye manasına gelmez. Aynı zamanda ahlak, düşünce hususundaki yön ve cihettir. Çok kapsamlı bir kelime olan, ahlak, doğru bir tertipleme ile bütün milletin asaletini ortaya koyar. Fakat ahlak manasının değiştiği yerler çoktur. Japonya’da ahlak, cinsi ilişkilere tabi değildir. Çin’de ahlak, dört esas din kadar sıkıdır. Avrupadaki yüce ve mükemmel inşa edilmiş ahlak, son asırda sönmüştür. Birleşik Devletlerde ahlak ise ilmi sınıf cemiyetlerde mevcuttur. Hindistan’ın ahlakı, budizmin meri durumu olsa da, başta Tibet’e veya Çin’e benzemez. Çin budizmi, tarihi analiz icap ederse Hintlerden çok ayrılmıştır. Hıristiyanlarda ahlak, acizleşmekte olup, bundan saadet eden kimseleri sevmez. Yüce karakter ve ruhu savunur ve bununla iftihar eder. İslamiyette ise ahlak, büyük ümmet fikridir. Musevilerde ahlak, insanın ruhsal evrimidir. Hep ruh ve ruhsaldır ki, insan varlığını insanüstü yapmak adına ahlak etmektedir. Bütün bu ahlak seyri, şuna işaret etmektedir. Ahlak, yalnızca dinlerin izahati olamaz. İnsanların, ne renk gördüğü, ne ile meşgul olup, ne arz ettiği hep zaman ahlaktır. Bu itibar ile bilim, çeşitli dillerin tercüme kurbanı olduğu için ahlakı eleştirdiği zannolunur. Aslında bilim camiası, ahlak kelimesini İngilizce olarak “din” ile muadil addetmektedir. Bu itibarla, bilim yüksek bir bütün camiasıdır ki, çok kapsamlı kelime olan ahlaktan yüzyıllar sonra dahi kopmayacaktır.

KURT

Nurettin Topçu

May
06

Nurettin Topçu, genç yaştaki yeterli mekteb seviyesinden sonra Fransa’da tahsîlini, akabinde doktorasını yapmış, tercîhen de Türkiye’de felsefe öğretmenliğine başlamıştır. Felsefî ve doktrin esaslarını Fransa’da Maurice Blondel gibi kıymetli filozoflar ile tanışmasıyla inşâ etmiştir. Blondel’dan devr aldığı “Hareket Felsefe”sini, Türkiye’de neşrettiği Hareket Mecmuasında bu felsefî düşünceyi çeşitli konular ile de yaymağa gâye etmiştir. Topçu, o sıralar Türkiye’deki karışık siyâsî fikriyâta yazılarıyla müdahale etmemiştir, ama, siyâsî fikir ve ideolojiyi, kendi felsefî mizaç ve düşüncelerini temel alarak tenkîde tutmuştur. Topçu’nun Anadoluculuk cereyânı, aslında tamamiyle yanlış ve hatalı idrake uğramıştır. Topçu Anadolu insanın kasd ederek, Anadolu insanının mevcûd seviyesini yüceltmek değil, fikrî ve tab’en bir inkilâb ile Anadolu insanın düşünce ve ruhen terfî ettirilmesinin lüzûmunu ima etmiştir. Bu, zamâne kültür ve bilgi seviyesi kâfi olan Istanbullu cemiyyetin, aynen Anadolu’ya fikren ve tab’en intikâlinden gaye edilmesi ile bahsinden mürekkebdir. Bu mânâda Topçu metin ve kitaplarında, kasd ettiği coğrafyadaki fikrî ve insânî devrimin zarûretinden bahs ediyor. Hareket Felsefesinde ise, kâinatta her şeyin hareket ile işleyiş halinde olduğunu, hareketin insanı yaşayan her şeyden mühim şey ve mevzu olduğunu iz’an etmiştir. Blondel’dan tercûme ettiği metni okurken yorumlu iktibâsını alır isek: “Daha önce yaşamak istemeyi ne kabul etmiş ne de talep etmiştim. Ama benden hiçbir zaman kopmayacak ebedî bir hareket dünyası var. Bu îtibarla kâinatın zarûreti olan hareket dünyası vardır. Eğer ben hareket etmezsem, dışarıda benim dışımda hareket edenler, aleyhimde hareket edeceklerdir.” Bu bakımdan bütün yazılarında Topçu, hareketin insandaki zarûreti, kâinata ve onu teşkîl eden kuvvete tek imkân ile ancak hareket ile cevap verilebileceğini ifade etmektedir. İnsan hareketinin Tanrıya bağlı olduğunu, ona ulaşılabilecek felsefî düşüncenin ebedî hareket tatbîkiyle beraber, yine fikrin yüce mertebesi tasavvufun yol açacağının hakîkatinden söz etmektedir. İnsan, henüz doğmadan önce taleb etmediği yaşama hareketini, teslîm aldığında, ondan kopamaz ve onu redd edemez. Bu yüzden insanoğlu Blondel’ın hareket’in her şey olduğu tesbîtini, belki en basit felsefî konu olan “hareket ve aksiyon” cereyanının bu derece kuvvetli yönünü atlamışlardır. Hareket ve mutlak işleyiş, şâyet kâinattan alınmış ise, ona ancak hareket ile cevap vermek, zarûrettir. İnsan hareketi ne derece kuvvetli olursa, Tanrıya o merhalede yakınlaşmaktadır. Hareket kıymeti tahrîb olmuş insanda, ızdırap ve elem o derece üstündür. Felsefe sistemleşmiş “hareket”, her şeyi mevcûd eden irâdenin insandaki bütün akisi’dir, denebilir. Bu konuyla bağlantılı olarak, incelerseniz bu web adreste birçok yazılarım vardır.

Nurettin Topçu, bir dâvâ adamı mıdır? Hayır, ama Türkiye’deki, Türkiye târihindeki sayılı veyâ tek felsefe adamıdır denebilir. Neşrettiği ve yazdığı “Hareket Mecmua”sı birçok sayıda çıkmıştır. Üniversitelerde öğretmenlik yapılmasına mâni olunduğu için, mecburî olarak ancak liselerde muallim olduğu halde hiçbir şikâyet ve isyânı olmamıştır. “Zîra mabede nasıl giriyor isem, sınıfa da o mertebe kıymet ile giriyorum” demiştir. Türkiye’de tanınmış olan birçok öğrenci yetiştirdiği gibi, çeşitli ilimlerde ders kitapları dahî yazmıştır.

KURT