DR. MASAKI KAKU

Felsefi Yorumlar

Hayaller insanda yaşamsal istikrar sağlar. Fakat imkânı olmayan hayal ve tasavvur etme arzu ile şiddetli isteme iradeleri her an ızdırap halinde insana acı vereceği gibi, hayalin istikrarı, bu defa tekrar tekrar hayal kırıklığına dönüşmektedir. İnsan en ufak düşünce hallerinde bile hayal kurgu ve dünyasında yaşamaktadır. Hayalin terki olamayacağı gibi, hayatın da hayal için reddi mümkün olamaz. Şiddetli ve yoğun olarak insanda geleceğin hayal istem ve iradesi hali, ortaya çıkan bekleme ve her şeyi anında boşlama ve yersizce var olan ve mevcut umut ve gerçek hayallerin terki, geleceğin hayallerine ulaştıramayacaktır. Hayaller kişide tesirler bırakır. Fakat seçimlerimizi oluşturamaz. Hayat seçimleri, hayali değildir, hayati ve rastlantılı dünya ile kişinin yaşamında beklenmedik ve ummadık zaman, mekân, istek, istem ve iradelerle tercihler, olaylar ve değişiklikler yaratmaktadır. Yani netice şudur ki, hayaller zihnin içindedirler. Zihnin hayal adına hareket etmesi mecburdur. Şayet zihin hayali hakikat yapamıyor ise, hayat vasfı kendi hayallerini ortaya koyacaktır. Yaşamı oluşturan ana esas şudur ki, yalnız ve mutlak şekilde hayallere bağlı, hayaller adına kah umut kah ise umutsuzluk ile yaşamaya teslim olmak değil, hayalin hayat içinde hayal adına verebileceği mükemmeliyetçi aksiyondur.

Zaman kavram ve ifade olarak kişi-insan için her zaman, zaman zaman genişler, zaman zaman daralır ve zaman zaman ise fark olunamaz. Zaman kavram itibari ile evrensel, insanda tatbik itibariyle “kişisel”dir. Zaman kavramı hareket ile oluşmuştur ve kişisel alanda ise hareket ile devam eder. Kişideki hareketin nispetine göre zaman daralır, genişler ve adeta kişisel olarak durabilir. Olumlu hareket anlarında zaman hızla genişler, olumsuz kişi anlarında ise tamamen daralabilir. Zamanın göreceli olması gibi, uzay kavramı da büsbütün görecelidir. Kişiselden başka, evrensel zamanın ise, daralıp, genişlediğini veya genişlemediği tartışma konusudur.

Bir olayın ve anın kendiliğinden tesadüfsüz olarak imalı şekilde tekrar ettiğini zannetmek, kişi tesbitinin aslında “sanmak” ile ciddi şekilde meydana gelmesi, üstelik öyle olduğunu düşünmekle ve psikolojik, ruhsal olarak geçici bir kişisel kanıya varmasıdır. Hakikatte Deja Vu olamayacağı gibi, bu tamamen anlara ve hatıralara odaklanıp, yeni oluşmuş ve meydana gelmeye başlayan anlar ile ilişki ve psikolojik itibar kurmakla ifadesi mümkündür. Sonuç olarak, hayat ve yaşama sahasında her şey, her zaman tekerrür ve tekrar etmekte olduğu için, bu tekrar etme olayı anıların bir Deja Vu kanunlarıyla açıklanabileceğini göstermez.

Uzak doğu felsefi akımlarında doğanın, insanın şayet onun alanı dahilinde yaşaması durumunda dost olacağının, dışında olunması tercihinin ise mümkün olmadığı gibi, insanın doğa karşısında durması takdirinde daima mağlubiyete mahkum olacağı ifade edilmektedir. Tabiatın insan karakteri huy ve mizaç esasları gibi, direkt anlaşılır ifade durumları olmasa da, doğa içi ve her daim sahası altında yaşam süren insan ondan hareketi nezdinde salt zaman payını almaktadır. Doğa insanları seviyor mu, yoksa ondan nefret mi ediyor? İnsan doğayı seviyor mu, yoksa ondan nefret mi ediyor? Bu sorulardaki nefretin mantık açıklamasına göre, eğer ki insan doğadan nefret ederse, nefretle yanıt alacaktır. Tabiat insanı reddetmez. İnsanın istemdışı veya istem halindeki şuurunun hayat uygulaması, doğadan istediği cevabı alır.

Zaman aksiyon ile mümkün olup oluşmaktadır. Zaman aksiyonunu geçerli kılan, her şeyin her an bir şeyler adına, bir şeylere ulaşma ve bütün istemsel canlıların yaşamaya çalışması, iradesiz şey ve unsurların hep bir hareket etmesidir. Evren, dünya ve her şeyin içindeki zaman tek kelime ve kavram ile “irade”nin eseridir. Bir olma, yapma, bütün istem halleri ise tek kelimeyle ise hareket ve eylem ile açıklanabileceği gibi, zamanı yalnızca uzaydaki “aksiyon”un tamamen durması sonlandırabilir. O halde zaman, aksiyon ile meydana gelmektedir. Bu manada zaman bütün aksiyondur ve ayrıca kişisel zaman aksiyonu ile devamlı göreceli biçimler ve aksiyon kavramına göre değişkenlik ve estetiklik halleri yaşatır.

Var olan her şey görüp, temas halinden önce düşüncede varlık bulur. Düşüncede varlık bulma cereyanı, hep başka başka olması sebebiyle bazı şeylerin var olması, başka bir insan tarafından hakikat olmayabilir. Varlık, düşünce ve zihnin külliyatı içinde esaslı yer bulur. Varlığın, var olma veya olmama sorusu tamamen felsefi ve düşünce alanına tabidir. Neticede, gerçekten var olanın da, başkaları tarafından reddi olduğu gibi, var olmayanın ise zaman zaman, belki herkes, çoğunluk tarafından kabulü dünya topluluğunda dahi isbatlı tecrübelidir.

Bilim, düşünce temelleriyle doğmuştur. Felsefe besbelli olmayan, araştırma mahiyeti olan çoğu konulara değinip, birçok insan tarafından kuvvetle yorumlanarak büyük fikriyat eserleri meydana getirmiştir. Felsefe insanda bütün halde her şeyin yorumunu yapmağa açıktır. Her şeyin felsefesi olup boş kuruntular yapılabileceği gibi, bilimin köklü ve temelli mevzularına felsefe ile eğilmek mümkündür. Bilim, bu yüzyılda tamamen teknik-makine, tekniksel olup, birkaç asır önceki salt, şiddetli “düşünce” esas, yoğunluk ve odak noktaları büyük nispette ölmüştür. Yani akademik olarak bilim, eski felsefe yapmıyor. Bu, bilim ile felsefeyi ayrıştırıyor mu? Felsefe demek, yalnızca akademik ve öğretim ilmine girmez. İnsan karakter ve bütün davranış, yaşayış durumu felsefeye bağlıdır ki, bu itibarla bütün insanlık hayatının başından bu yana felsefe yapmakla yaşıyor. Felsefenin köklü ve esaslı yönleri olduğu gibi, sıradan ve tahsilsiz insanlarda da tesiri vardır.

İnsanın kendi karakterine mahsus yeni bir felsefe oluşturması, daha sonra kendisi için yeni bir felsefe oluşturmasına zorunlu kılacaktır. Felsefe, bu itibarla insandaki felsefe, her an düşüncenin değişkenliğine uyar. Sabit bir fikir ve düşünsel anlayış halinde kalmayınız. Felsefe oluşturulamaz. Felsefe insanda kendiliğinden mümkün olup, meydana gelmektedir. Yaşanılan olay ve etkinlik, çevre ve etrafınız sizin sabit düşünce sisteminizi bozacaktır. Katkıları olabilecek felsefi sistem, estetik felsefe, yani her konuda, her anda beceri ve düşünce kabiliyetine sahip felsefi sistem.

Bilim ve felsefe ilmi ve akademik olarak aynı şeylerdir. Felsefe evren unsurlarını, insanı ve bütün tabiat faaliyetlerini, olayları ve tarihi araştırır. Bilim de tıpkı bunu yapmaktadır.

Şayet okulda, felsefe tarihi hakkında çalışmalar gibi, filozofların belli akımlarını incelerseniz o sırada felsefenin belli kuralı –ezber- başarısıdır. Kural var ise bu olabilir. Bunun haricinde, insan bilgi ve donanımı, her an, her şeyde güçlü düşünceler sunabiliyor ise, bu, kişide, kuralsız, doğaçlama kural başarısı gösterecektir.

Felsefe, bir bilim dalıdır. Bilim, eşanlam olarak “ilim-ilm” demektir. İlim, yani bilim, bilimsel, ilmi demek olan bütün ilim dalları, bilimdir.

Hayat felsefesinde sayısız olumlu-olumsuz netice ve sonuçlar, olabileceği gibi, kişinin hayat felsefesinde tercih yapması için onlarca yıl gerekecektir. Bundan ötürü, hayat zaten kişiye felsefesini avuçlarına insana uzatır halde beklemektedir.

Her şeyin bilimle bağlantısı yoktur. Bilim olarak bilinen “bilim” dalının radyo icad etmesinin “ilim” ile hiçbir alakası yoktur. Bu “teknik” bir alaka olduğu gibi, bilimin ve ilimin daha birçok sayılı dalları vardır.

KURT

0 Paylaşımlar